Allah Sevgisi ve Allah Korkusu
İman eden bir kulun en önemli vasfı Allah-u Teála’dan korkmasıdır. Çünkü kulun ihláslı davranması, güzel isler işlemesi ve imanının artması Yüce Allah’tan kokmasına bağlidır. Arapçada Allah korkusu için “hasyet” kelimesi kullanılır. Bu Yüce Allah‘a çok derin bir saygıyı ifade eder. Kul Yüce Allah’ın sıfatlarını düşündügünde Allah korkusunu daha iyi anlayabilir.
Kulu cezalandırma kudretine ve hakkına sahip olan, kabirde ve kıyamette yaptığı kötü işlerin hesabını soracak olan yalnızca Yüce Allah’tır. Bunu bilen bir kişi Allah’a karşı büyük bir saygı içerisinde ibadet eder; Allah’a karşı gelmekten ve O’na isyan edip azabına çarptırılmaktan son derece korkar.
Allah korkusu, bütün iman eden insanlara akıllı ve ferasetli olmayı öğretir. Bu konuda ayeti kerimede Allah-u Zülcelal söyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi; 29)
Kalbinde Allah korkusu olmayan kişilere ibadet etmek, kötülüklerden uzak durmak ve hayatlarındaki zorluklara karşı sabırlı olabilmek ağır gelir.
Bu konuda Allah-u Teála ayeti kerimede şöyle buyurmuştur.
“Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah’a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.”(Bakara Suresi; 45)
Allah korkusu, kulun Allah’a yakınlaşmasına ve O’nun sevgisini kazanmasına en büyük sebeptir. Kul Allah’tan korktuğu ve O’nun rızasını kazanabilmek için nefsini terbiye eder ve nefsindeki kötülükleri giderir. Bir Müslüman’ın çabası her geçen gün kalbinde Allah korkusunu arttırmaya çalışmak olmalıdır.
“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığı zaman kalbleri titrer. Kendilerine Onun âyetleri okunduğunda imanları artar ve onlar yalnız Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2)
Allah’a duyulan saygı kulun kalbindeki sevgiyi de arttırır. Kişi hayatına ve etrafına Allah korkusu ve sevgisi ile baktığında kendisine verilen bütün nimetlerin Allah’ın bir lütfu olduğunu anlar ve Rabbinden korkusu kadar Rabbine olan sevgisi de artar.
Allah-u Zülcelal insanı Allah’a, muhabbetle ibadet edecek bir sıfatta yaratmış ve insana muhabbet vesileleri de vermistir. Eğer insan Allah-u Zülcelâl’in rızasını ve muhabbetini hak etmek için vesilelere sarılırsa Rabbi onu sever ve ona muhabbetle nazar kılar.
Cenabı Hak bir ayet-i kerimede buyuruyor ki:
“Ey imân edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…Onlar mü’minlere karşı boyunları bükük ve alçak gönüllüdürler; kâfirlere karşı başları dik, vakarlı ve güçlüdürler; Allah yolunda cihad ederler, kınayıp ayıplayanların ayıplamasından endişe etmezler. İşte bu, Allah’ın öyle bir lûtfudur ki dilediğine verir. Allah’ın (lütuf ve İhsanı) geniştir ve (O herşeyi) bilendir.” (Maide; 54)
Allah-u Zülcelâl kullarının arasından Allah’ı çok seven, Allah’ın da onları seveceği bazı seçkin kullar seçmek istemektedir. Allah-u Zülcelâl kullarından kendini kötülüklerden temizleyen kullarını, kendisine yakın kulları arasına seçer.
Allah-u Zülcelâl’in çok kulları vardır ama bazılarının derecesi daha üstündür. Cenab-ı Hakk‘ın bütün kullarına karşı bir merhameti vardır; bir de has kullarına karşı hususi bir rahmeti ve muhabbeti vardır.
Kuran-ı Kerim’de Allah-u Zülcelâl sevdiği kullarının sıfatlarını saymıştır:
“Allah (kulluk yolunda) sabredenleri sever“(Al-i İmran; 146), “…Allah muttakileri sever,” (Tevbe; 4) …Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel iş yapanları sever.” (Bakara 195; Maide13, 93)gibi…
Allah-u Zülcelâl, bilhassa Resulünün yoluna en güzel şekilde uyanları sevmektedir. Allah-u Zülcelal, Peygamber efendimiz (s.a.v.)’e şöyle buyurmuştur: “(Ey Resulüm) De ki “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin!” (Al-i İmrân; 31)
Seyda Muhammed konyevi (Temel dini bilgiler s:27/28)
Yayınlanma Tarihi: 9 Mayıs 2022 / Son Güncelleme Tarihi 9 Mayıs 2022